Çağlayan Adliyesine hangi otobüs gider ?

Ilayda

New member
Çağlayan Adliyesine Hangi Otobüs Gider? – Bir İstanbul Efsanesinin Peşinde

Selam forum ahalisi!

Bir sabah erkenden kahvemi yudumlarken, aklıma geldi: İstanbul’da “Çağlayan Adliyesi’ne nasıl gidilir?” diye sormayan var mı acaba? Hani şu 48 kapılı, her biri ayrı bir dizi seti gibi duran, “adaletin sarayı” denen devasa bina var ya... İşte oraya giden otobüs meselesi, artık ulaşım değil; bir karakter testi, bir hayat sınavı!

Gel gelelim, mesele sadece “hangi otobüs gider” değil. Mesele, o otobüse binip sağ salim inebilmek, doğru durakta inip kaybolmamak, inince de 20 dakikalık yürüyüşü moral bozmadan tamamlamak! Hadi bakalım, kemerleri bağlayın; bu sadece bir güzergâh değil, adeta bir İstanbul macerası.

1. Erkekler Haritayla Gelir, Kadınlar Hikâyeyle

Erkeklerin bu konudaki yaklaşımı genellikle stratejik olur. Adam sabah kalkar, “Çağlayan Adliyesine hangi otobüs gider?” yazar, sonra ekrana bakar: 48N, 500T, 70FE… Hepsi birbirine girer ama o kararlıdır: “Tamam, Şişli’ye giderim, oradan yürürüm!”

Yani olay net: hedef belirlenir, rota çıkarılır, Google Maps komutan gibi emir verir, o da itaat eder.

Kadınlarda durum bambaşkadır. Onlar “hangi otobüs” sorusunu duygusal bağlamda ele alır:

— “Geçen sene arkadaşımla gitmiştik, yanlış durakta indik, ama çok tatlı bir teyze yol göstermişti!”

— “O otobüste bir çocuk vardı, bana yer vermişti, hâlâ hatırlıyorum…”

Yani olay yön bulmaktan çok, yolda kimlerle tanışıldığı, hangi durakta kahkaha atıldığı ve hangi minibüsün içi daha kalabalıktı kısmındadır.

Ama ne olursa olsun, bu iki bakış birleştiğinde ortaya mükemmel bir şey çıkar: biri yolun haritasını çözer, diğeri yolculuğun anlamını!

2. 500T: Adaletin Otobüsle Sınavı

Arkadaşlar, konu otobüs olunca 500T’yi anmadan geçmek olmaz. İstanbul’un efsanesi, rivayetlere göre doğudan batıya 147 durak geçen, içinde mini bir toplum kurulan o otobüs…

Bir gün bir forumdaş demişti:

> “500T’ye binen zaten adaletin yarısını bulmuştur, Çağlayan’a varmadan sabrı öğrenir.”

Gerçekten de öyle! 500T’ye sabah 07.30’da bin, 10.00’da Çağlayan’a varırsan, hem trafikle hem kaderle hesaplaşmış olursun. Şoförün yanındaki dua yazısını ezberlersin, yolculuk sonunda içsel aydınlanma yaşarsın.

Bir erkek forumdaş bu konuyu şöyle yorumlamıştı:

> “Ben navigasyonu değil, iç sesimi dinledim. 500T’ye bindim, sonra 500T beni dinlemedi.”

Bir kadın forumdaş ise daha farklı bir bakış getirdi:

> “Ben 500T’ye her binişimde insan hikâyeleri dinliyorum, Çağlayan’a varmadan 3 roman fikrim çıkıyor.”

Yani 500T aslında bir ulaşım aracı değil, İstanbul’un hareket halindeki sosyolojik laboratuvarı.

3. Çağlayan Adliyesi: Beton Değil, Bir Evren

Çağlayan Adliyesi’ni bilen bilir: Kapısından girince zaman kavramı biraz esner. Sabah 9’da girersin, akşam 4’te çıkarsın ama dışarı çıktığında hava kararmıştır, içeri giren senle çıkan sen aynı kişi değildir.

Orası adeta bir paralel evren.

Ve bu evrene ulaşmanın ilk koşulu: doğru otobüsü bulmak!

Kadınlar genelde girişte “Ah şu güvenlik sırasını biraz daha düzenleseler keşke” diye düşünür, erkekler “Bir sonraki davada tanık olarak çağrılmam umarım” diye.

Ama herkesin ortak noktası şu:

Çağlayan’a varan herkes, biraz daha “İstanbul’lu” olur. Çünkü o binaya ulaşmak, sabır, planlama, empati ve espri gücünün ortak sınavıdır.

4. Forumdaşların Efsanevi Rotaları

Bir arkadaş yazmıştı:

> “Ben Çağlayan’a gideceğim zaman önce metrobüse binerim, sonra inip dua ederim.”

Bir diğeri cevap vermişti:

> “Ben otobüs yerine yürüyorum, hem ruhum hem bedenim arınıyor.”

Bu konudaki yaratıcılığın sınırı yok! Bazı forumdaşlar “otobüs bulamıyorsan çağır Uber, adalet ayağına gelsin” derken, bazıları hâlâ umutla “Belki yeni bir hat açılmıştır” diye İETT’nin sitesini tarıyor.

Ama kabul edelim ki, bu forumun güzelliği de burada: Kimse sadece “hangi otobüs” diye sormuyor; herkes bu yolculukta bir parça hayat dersi çıkarıyor.

5. Strateji, Empati ve Biraz Mizah

Bu meseleye erkek gözüyle bakınca, olay tamamen lojistik:

- Hangi otobüs kaçta geçer?

- En az trafik hangi güzergâhta olur?

- Alternatif rota var mı?

Kadın gözüyle bakınca ise mesele duygusal bir maceraya dönüşür:

- Yan koltukta kim oturur?

- Şoförün radyosu hangi şarkıyı çalıyor?

- Durakta kedi var mı?

Ve tam burada iki bakış birleşir: Biri yolu bulur, diğeri yolda anlamı. İşte o zaman Çağlayan’a sadece “varılmaz”, “ulaşılır”. Çünkü bir yerin yolunu bilmek başka, oraya “varmanın hikâyesini yaşamak” başkadır.

6. Çağlayan Yolunda Zen Ulaşım Felsefesi

Aslında Çağlayan Adliyesi’ne giden her otobüs bir Zen pratiğidir. Çünkü İstanbul’da toplu taşıma kullanmak, sabır, kabullenme ve iç huzur testidir.

Korna sesleri, durak karmaşası, yanlış binilen otobüs… Bütün bunlar birer farkındalık anıdır. Belki de Çağlayan’a ulaşmanın en doğru yolu, “gidip gitmemeye takılmadan yola çıkmak”tır.

Ve kim bilir, belki gerçek adalet o adliyenin içinde değil, o otobüste, birbirine yer veren iki yolcunun gülümsemesindedir.

7. Sonuç: Otobüsü Değil, Yolculuğu Seç

Çağlayan Adliyesi’ne hangi otobüs gider diye soran dostum, sana cevabı vereyim: 48N, 500T, 70FE, belki birkaç minibüs hattı… ama asıl mesele bu değil. Asıl mesele, o yolculukta sabrını, mizahını ve insanlığını koruyabilmek.

Bir gün otobüste bir teyze yanına oturur, sana kendi davasını anlatır; bir başka gün şoför “Bugün trafik iyi be!” der, sen şaşırırsın. İşte o an, Çağlayan’a giden yolun aslında hayata çıkan bir rota olduğunu fark edersin.

Haydi forumdaşlar, söz sizde:

Sizce Çağlayan’a giden en iyi otobüs hangisi?

Ve daha önemlisi… oraya giderken hangi siz oluyorsunuz?