Sertliğin anlamı nedir ?

Ilayda

New member
Sertliğin Anlamı: Bir Hikâyenin Kalbinde Saklı Gerçek

Selam forumdaşlar,

Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir kelime vardır, anlamını bilirsiniz ama tam olarak hissedemezsiniz ya… İşte “sertlik” benim için öyleydi. Ta ki bir kış sabahında, iki insanın birbirine benzemeyen yolları kesişene kadar. Bu hikâyede biri hesap yaparak, mantığın kalkanıyla yaşamayı seçmiş bir adam; diğeri ise duygularıyla dünyayı anlamlandıran bir kadın var. Onların hikâyesi belki de hepimizin içinde bir yerlerde yankılanıyor.

---

Bir Adam, Bir Kadın ve Soğuk Bir Şehir

Kış şehre erken gelmişti o yıl. Beton binaların arasında rüzgâr keskin bir bıçak gibi dolaşıyor, insanın yüzünü değil, içini kesiyordu.

Arda, sabahın erken saatlerinde kahvesini alıp işine yetişmeye çalışan o tipik şehirli erkeklerdendi. Düzenli, planlı, temkinli. Sertti, evet; ama bu sertlik kimseye zarar vermek için değil, hayatta kalmak içindi. “Duygusallık zaman kaybıdır,” derdi kendi kendine. “Hedefin varsa, hissin seni yavaşlatır.”

Öte yanda Elif vardı. Aynı şehirde, aynı rüzgârın altında yürürken, insanların yüzlerine bakar, onların yorgunluklarını hissederdi. Birini inciten bir kelime duysa içi sızlardı. “Sertlik, kırılganlığın maskesidir,” derdi. “İnsan ne kadar sertleşirse, o kadar savunmasızlaşır.”

İkisi de aynı şirkette çalışıyorlardı ama birbirlerinin varlığını fark etmeleri bir kaza sonucu olmuştu. Bir toplantı öncesi, Arda elindeki dosyaları yere düşürdü; Elif eğilip toplamaya yardım etti. Arda teşekkür etti ama göz teması kurmadı. Elif gülümsedi, “Dosyalar değil, bazen insanlar da düşer,” dedi.

Arda, bu cümleyi uzun süre unutamadı.

---

Sertliğin Gölgesinde Strateji

Arda’nın dünyasında her şey ölçülebilirdi: başarı, zaman, performans. İnsan ilişkileri bile. “Ne kadar verirsen, o kadar alırsın” kuralı onun hayat mottosuydu. İş arkadaşlarına karşı mesafeliydi, duygularla değil, mantıkla hareket ederdi.

Elif ise insanlarla bağ kurmayı, anlamayı ve dinlemeyi önemsiyordu. O, stratejinin değil sezginin gücüne inanıyordu.

Bir gün şirket büyük bir krizle karşılaştı. Müşterinin projesi çökmüştü; herkes panik içindeydi. Arda hemen toplantıyı organize etti, sorunu parçalara böldü, çözüm yolları çizdi. “Panik yok, plan var,” dedi.

Elif ise çalışanların moralini toparlamak için kahve hazırladı, bir iki kişiye destek mesajı attı. Onun yöntemi farklıydı ama etkiliydi.

Akşam olduğunda proje yeniden ayağa kalkmıştı. Arda sorunu çözmüştü ama ekip hâlâ gergindi. O an Elif yanına geldi ve “Sertliğin işe yaradığı yerler var ama bazen bir tebessüm de sistemi yeniden başlatır,” dedi.

Arda bu defa sustu. İlk kez, belki de kendi duvarlarının ardını görebiliyordu.

---

Bir Kalbin Sertleşme Hikâyesi

Arda çocukken çok şey kaybetmişti: babasını, güvenini, belki de yumuşak yanını. O yüzden yetişkinliğinde kendini korumak için duvarlar örmüştü. İnsanlara fazla yaklaşmaz, duygusal konulardan uzak dururdu. Sertliği, savunma mekanizmasıydı.

Elif ise tam tersine, hayatta kalmak için yumuşak olmayı öğrenmişti. Kırıldığında bile kırmamak için çabalardı. O, hayatın ağırlığını duygularla taşımayı seçmişti.

Bu iki farklı dünyanın karşılaşması kaçınılmazdı. Çünkü bazen hayat, en sert taşın bile bir damla suya ihtiyaç duyduğunu hatırlatır.

Bir akşam, şirketin terasında Elif’le karşılaştılar. Şehir ışıkları parlıyordu, rüzgâr yine soğuktu. Elif, “Sence sertlik ne demek?” diye sordu.

Arda düşündü, sonra dedi ki:

“Sertlik… kırılmamak demek. Hayat seni test eder, sen eğilmezsin.”

Elif gülümsedi.

“Bence sertlik, korkmak demek. Kırılmaktan korktuğun için sertleşirsin. Ama kırılmak bazen büyümektir.”

O gece Arda’nın içindeki sessizlik yankılandı. Belki de ilk kez, duvarlarının arkasında bir insanın hâlâ yaşadığını fark etti.

---

Kadınların Yumuşak Gücü, Erkeklerin Sert Zırhı

Ertesi günlerde Arda farkında olmadan değişmeye başladı. Toplantılarda artık sadece strateji konuşmuyor, insanları dinliyordu. Elif’in empatisi, onun mantığına yeni bir boyut kazandırmıştı.

Bir keresinde bir çalışan hata yaptığında, eskisi gibi bağırmak yerine sadece “Sorunu birlikte çözeriz,” dedi.

O anda Elif’in gözleri parladı. Çünkü o da biliyordu ki, sertlik çözüm getirebilir ama yumuşaklık insanı dönüştürür.

Bu hikâyede kadınların empatik yaklaşımı, erkeklerin çözüm odaklı düşüncesiyle birleştiğinde ortaya çıkan şey, “denge”ydi. Arda ve Elif birbirlerinden öğrendiler: sertlik korunma içgüdüsüyse, yumuşaklık da insan olmanın ta kendisiydi.

---

Forumdaşlara Soru: Sizce Sertlik Ne Demek?

Sevgili forumdaşlar,

Siz hiç birine karşı sert oldunuz mu, aslında içiniz kırık olduğu halde? Ya da birinin sertliğinin arkasında gizlenen incinmişliği fark ettiniz mi?

Belki bir öğretmende, bir babada, bir sevgilide ya da kendinizde…

Bazen sertlik bağırmaz, sessizce konuşur.

Bazen yumuşaklık zayıflık sanılır ama en büyük cesaret odur.

Siz ne düşünüyorsunuz? Sert olmak mı güçlü kılar insanı, yoksa içten kalmak mı?

Yorumlarınızı okumayı çok isterim. Çünkü belki de hepimiz kendi hikâyemizin Arda’sı ya da Elif’iyiz — bazen sertleşen, bazen yumuşayan ama hep anlam arayan insanlar.

---

Son Söz: Sertlik, Kalbin Üzerine Çekilen İnce Bir Buzdur

Sertlik, kimi zaman bir zorunluluktur; hayatta kalmanın, ayakta durmanın bir şekli.

Ama unutmayalım: buz ne kadar kalın olursa olsun, altındaki su hâlâ akıyordur.

İnsan da öyledir — yüzeyde ne kadar sert görünürse görünsün, içinde bir yerlerde hep sıcak bir kalp atar.

Elif’in dediği gibi, “Kırılmak bazen büyümektir.”

Ve belki de sertliğin gerçek anlamı, tam da bu: kırılmadan önce hissedebilmek, kırıldıktan sonra hâlâ sevebilmek.

Forumdaşlar, sizce gerçekten sertlik ne işe yarar? Korur mu, yoksa uzaklaştırır mı? Gelin konuşalım, çünkü bazen bir kelimenin anlamı, paylaşıldığında değişir.