Ilayda
New member
“His” ve “Him” Ne Demek? Kültürler Arası Bir Tartışma
İngilizce öğrenirken en çok kafamı karıştıran konulardan biri “his” ve “him” farkıydı. Bir noktada ikisinin de “o” anlamına geldiğini düşünüyordum ama kullanıldıkları yerler öyle farklıydı ki, yanlış yaptığımda konuşmalarımda tuhaf bir hava oluşuyordu. Merakım da buradan başladı: “His” ve “him” gibi basit görünen kelimeler, farklı kültürlerde nasıl algılanıyor? Bu ayrım, yalnızca dil bilgisi mi, yoksa toplumsal cinsiyet rollerinden kimlik politikalarına kadar uzanan daha derin bir mesele mi? Gelin bunu birlikte tartışalım.
Dilbilgisel Temel: His ve Him’in Klasik Anlamı
Dil bilgisi açısından bakıldığında, fark aslında basit:
- His: “Onun” anlamında iyelik zamiridir. Örneğin: This is his book (Bu onun kitabı).
- Him: Nesne durumunda kullanılan zamirdir. Örneğin: I saw him yesterday (Onu dün gördüm).
Yani “his” sahipliği, “him” ise eylemin nesnesi olmayı anlatır. Ancak mesele burada bitmiyor. Çünkü diller sadece kelimelerden ibaret değildir; diller aynı zamanda kültürlerin aynasıdır.
Kültürel Dinamikler: Batı Toplumlarında His ve Him
Batı toplumlarında “his” ve “him” ayrımı oldukça yerleşik. Fakat dilin bu cinsiyet temelli ayrımı, toplumsal tartışmalara da zemin hazırlıyor. Örneğin, son yıllarda artan toplumsal cinsiyet eşitliği hareketleri, “his/him” kullanımını da sorgular hale geldi. Artık birçok kişi sosyal medya profillerinde kendi zamir tercihini (he/him, she/her, they/them) belirtmeyi bir kimlik beyanı olarak görüyor.
Peki bu bize ne söylüyor? Dilin küçük bir parçası olan “his/him”, aslında bireylerin toplumsal kimliklerini nasıl ifade ettiklerinin de bir göstergesi haline geliyor.
Yerel Dinamikler: Türkçe ve Benzeri Dillerde Durum
Türkçede böyle bir ayrım yok. Biz “o” deriz ve cinsiyet belirtmeyiz. Bu, iletişimde hem avantaj hem dezavantaj yaratır. Avantajdır çünkü cinsiyetçi dil dayatmasını otomatik olarak kırar. Dezavantajdır çünkü İngilizce öğrenenler için “his/him” ayrımı daha zor hale gelir.
Ama bu ayrımın olmaması, Türk toplumunun cinsiyet eşitliğinde daha ileride olduğunu mu gösteriyor? Bence hayır. Dilin tarafsızlığı, toplumun pratikte eşitlikçi olduğunu garanti etmez. Asıl mesele, kültürel değerler ve toplumsal normlardır.
Erkeklerin Bireysel Başarı Odaklı Yaklaşımı
Erkekler genellikle bireysel başarıya daha çok odaklanıyor. Bu durum, dil kullanımında da kendini gösteriyor. Batı’da “his” kavramının sahiplik vurgusu, erkeklerin başarı ve mülkiyet algısıyla örtüşüyor. “His car, his job, his achievement” gibi ifadeler, bireysel kazanımların altını çiziyor.
Ama bu noktada eleştirel bir soru sormak gerekiyor: Erkeklerin bu sahiplik odaklı dili, toplumsal paylaşıma zarar veriyor mu? Sürekli “benim” üzerinden kurulan hipotezler, toplumsal dayanışmayı zayıflatıyor olabilir mi?
Kadınların İlişkisel ve Empatik Yaklaşımı
Kadınlar ise çoğunlukla ilişkisel ve empatik yönelimleriyle öne çıkıyor. “Him” kelimesi, yani nesne olan, başkasının eyleminde konumlanan taraf, kadınların ilişki odaklı bakış açısında daha fazla anlam kazanıyor. Birine “I love him” derken, kadınların duygusal yatırımını, ilişkiye verdiği önemi görebiliyoruz.
Ancak burada da kritik bir nokta var: Kadınların “him” üzerinden kurduğu duygusal hipotezler, acaba kendi kimliklerini geri plana atmalarına yol açıyor mu? Empati, ilişkiyi besliyor ama kişisel sınırları da aşındırabiliyor.
Küresel Hareketler ve Zamir Politikaları
Son yıllarda dünya genelinde zamirler üzerine yürüyen tartışmalar büyüyor. “His/him” sadece dilbilgisel ayrım değil, bir politik duruşun sembolü haline geldi. İnsanlar, zamirlerini özgürce seçerek kendi kimliklerini tanımlama hakkını savunuyorlar.
Bu durum, özellikle Batı’da daha görünür olsa da, küresel kültürel etkileşim yoluyla yerel toplumlara da yansıyor. Türkiye’de bile gençler sosyal medyada zamir belirtmeye başlıyor. Bu, bir yandan bireysel özgürlüğü destekliyor, öte yandan geleneksel toplumlarda kafa karışıklığı yaratıyor.
Forum Üyelerine Sorular
- Sizce “his” ve “him” gibi kelimelerin kültürel anlamları, dil bilgisi kurallarından daha mı önemli hale geliyor?
- Erkeklerin sahiplik odaklı dili, toplumsal paylaşımı zayıflatıyor mu?
- Kadınların ilişki ve empati odaklı dili, bireysel kimliklerini gölgede bırakıyor mu?
- Türkçede cinsiyetsiz zamir kullanımı, gerçekten eşitlikçi bir avantaj mı, yoksa farklı sorunlar mı doğuruyor?
- Zamir tercihlerini açıkça belirtmek, kimlik özgürlüğünü mü destekliyor, yoksa toplumsal bölünmeleri mi artırıyor?
Sonuç: His ve Him’in Ötesinde
“His” ve “him”, ilk bakışta sadece dil bilgisi meselesi gibi görünür. Ama aslında toplumsal cinsiyet rollerinden kimlik politikalarına, bireysel başarı anlayışından empatik ilişkilere kadar pek çok boyutu olan bir konu. Erkeklerin bireysel sahiplik ve başarıya odaklanan dili ile kadınların empati ve ilişki merkezli dili, “his/him” ayrımında farklı anlamlara kavuşuyor.
Belki de asıl mesele, “his” ya da “him”in doğru kullanılmasından çok, bu kelimelerin bize hangi toplumsal gerçekleri hatırlattığıdır. Küresel hareketler zamirleri politik bir kimlik aracına dönüştürürken, yerel kültürler de bu dönüşümle yüzleşiyor.
Şimdi size soruyorum: Sizce “his/him” gibi basit görünen kelimeler, dilin ötesinde kimliklerimizi ve ilişkilerimizi nasıl şekillendiriyor?
---
Bu tartışmayı genişletmek için herkesin kendi deneyimlerini paylaşması önemli. Çünkü dil, hepimizin hem kişisel hem de toplumsal aynasıdır.
İngilizce öğrenirken en çok kafamı karıştıran konulardan biri “his” ve “him” farkıydı. Bir noktada ikisinin de “o” anlamına geldiğini düşünüyordum ama kullanıldıkları yerler öyle farklıydı ki, yanlış yaptığımda konuşmalarımda tuhaf bir hava oluşuyordu. Merakım da buradan başladı: “His” ve “him” gibi basit görünen kelimeler, farklı kültürlerde nasıl algılanıyor? Bu ayrım, yalnızca dil bilgisi mi, yoksa toplumsal cinsiyet rollerinden kimlik politikalarına kadar uzanan daha derin bir mesele mi? Gelin bunu birlikte tartışalım.
Dilbilgisel Temel: His ve Him’in Klasik Anlamı
Dil bilgisi açısından bakıldığında, fark aslında basit:
- His: “Onun” anlamında iyelik zamiridir. Örneğin: This is his book (Bu onun kitabı).
- Him: Nesne durumunda kullanılan zamirdir. Örneğin: I saw him yesterday (Onu dün gördüm).
Yani “his” sahipliği, “him” ise eylemin nesnesi olmayı anlatır. Ancak mesele burada bitmiyor. Çünkü diller sadece kelimelerden ibaret değildir; diller aynı zamanda kültürlerin aynasıdır.
Kültürel Dinamikler: Batı Toplumlarında His ve Him
Batı toplumlarında “his” ve “him” ayrımı oldukça yerleşik. Fakat dilin bu cinsiyet temelli ayrımı, toplumsal tartışmalara da zemin hazırlıyor. Örneğin, son yıllarda artan toplumsal cinsiyet eşitliği hareketleri, “his/him” kullanımını da sorgular hale geldi. Artık birçok kişi sosyal medya profillerinde kendi zamir tercihini (he/him, she/her, they/them) belirtmeyi bir kimlik beyanı olarak görüyor.
Peki bu bize ne söylüyor? Dilin küçük bir parçası olan “his/him”, aslında bireylerin toplumsal kimliklerini nasıl ifade ettiklerinin de bir göstergesi haline geliyor.
Yerel Dinamikler: Türkçe ve Benzeri Dillerde Durum
Türkçede böyle bir ayrım yok. Biz “o” deriz ve cinsiyet belirtmeyiz. Bu, iletişimde hem avantaj hem dezavantaj yaratır. Avantajdır çünkü cinsiyetçi dil dayatmasını otomatik olarak kırar. Dezavantajdır çünkü İngilizce öğrenenler için “his/him” ayrımı daha zor hale gelir.
Ama bu ayrımın olmaması, Türk toplumunun cinsiyet eşitliğinde daha ileride olduğunu mu gösteriyor? Bence hayır. Dilin tarafsızlığı, toplumun pratikte eşitlikçi olduğunu garanti etmez. Asıl mesele, kültürel değerler ve toplumsal normlardır.
Erkeklerin Bireysel Başarı Odaklı Yaklaşımı
Erkekler genellikle bireysel başarıya daha çok odaklanıyor. Bu durum, dil kullanımında da kendini gösteriyor. Batı’da “his” kavramının sahiplik vurgusu, erkeklerin başarı ve mülkiyet algısıyla örtüşüyor. “His car, his job, his achievement” gibi ifadeler, bireysel kazanımların altını çiziyor.
Ama bu noktada eleştirel bir soru sormak gerekiyor: Erkeklerin bu sahiplik odaklı dili, toplumsal paylaşıma zarar veriyor mu? Sürekli “benim” üzerinden kurulan hipotezler, toplumsal dayanışmayı zayıflatıyor olabilir mi?
Kadınların İlişkisel ve Empatik Yaklaşımı
Kadınlar ise çoğunlukla ilişkisel ve empatik yönelimleriyle öne çıkıyor. “Him” kelimesi, yani nesne olan, başkasının eyleminde konumlanan taraf, kadınların ilişki odaklı bakış açısında daha fazla anlam kazanıyor. Birine “I love him” derken, kadınların duygusal yatırımını, ilişkiye verdiği önemi görebiliyoruz.
Ancak burada da kritik bir nokta var: Kadınların “him” üzerinden kurduğu duygusal hipotezler, acaba kendi kimliklerini geri plana atmalarına yol açıyor mu? Empati, ilişkiyi besliyor ama kişisel sınırları da aşındırabiliyor.
Küresel Hareketler ve Zamir Politikaları
Son yıllarda dünya genelinde zamirler üzerine yürüyen tartışmalar büyüyor. “His/him” sadece dilbilgisel ayrım değil, bir politik duruşun sembolü haline geldi. İnsanlar, zamirlerini özgürce seçerek kendi kimliklerini tanımlama hakkını savunuyorlar.
Bu durum, özellikle Batı’da daha görünür olsa da, küresel kültürel etkileşim yoluyla yerel toplumlara da yansıyor. Türkiye’de bile gençler sosyal medyada zamir belirtmeye başlıyor. Bu, bir yandan bireysel özgürlüğü destekliyor, öte yandan geleneksel toplumlarda kafa karışıklığı yaratıyor.
Forum Üyelerine Sorular
- Sizce “his” ve “him” gibi kelimelerin kültürel anlamları, dil bilgisi kurallarından daha mı önemli hale geliyor?
- Erkeklerin sahiplik odaklı dili, toplumsal paylaşımı zayıflatıyor mu?
- Kadınların ilişki ve empati odaklı dili, bireysel kimliklerini gölgede bırakıyor mu?
- Türkçede cinsiyetsiz zamir kullanımı, gerçekten eşitlikçi bir avantaj mı, yoksa farklı sorunlar mı doğuruyor?
- Zamir tercihlerini açıkça belirtmek, kimlik özgürlüğünü mü destekliyor, yoksa toplumsal bölünmeleri mi artırıyor?
Sonuç: His ve Him’in Ötesinde
“His” ve “him”, ilk bakışta sadece dil bilgisi meselesi gibi görünür. Ama aslında toplumsal cinsiyet rollerinden kimlik politikalarına, bireysel başarı anlayışından empatik ilişkilere kadar pek çok boyutu olan bir konu. Erkeklerin bireysel sahiplik ve başarıya odaklanan dili ile kadınların empati ve ilişki merkezli dili, “his/him” ayrımında farklı anlamlara kavuşuyor.
Belki de asıl mesele, “his” ya da “him”in doğru kullanılmasından çok, bu kelimelerin bize hangi toplumsal gerçekleri hatırlattığıdır. Küresel hareketler zamirleri politik bir kimlik aracına dönüştürürken, yerel kültürler de bu dönüşümle yüzleşiyor.
Şimdi size soruyorum: Sizce “his/him” gibi basit görünen kelimeler, dilin ötesinde kimliklerimizi ve ilişkilerimizi nasıl şekillendiriyor?
---
Bu tartışmayı genişletmek için herkesin kendi deneyimlerini paylaşması önemli. Çünkü dil, hepimizin hem kişisel hem de toplumsal aynasıdır.